Konuyu Değerlendir
  • 0 Oy - 0 Ortalama
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Ayasofya’nın Tarihi
#1
[URL=https://www.tutsela.com/ayasofyanin-tarihi]Ayasofya'nın Tarihi[/URL]
 
Ayasofya bilinen mimari özellikleri ile bilinen mükemmel bir yapıttır. Bu nedenledir ki Ayasofya'nın tarihi önemli bir yere sahiptir.
Ayasofya, I. Justinianus tarafından 532 yılında yapılmıştır ve inşaatı 5 yıl sürmüştür.  Ayasofya kilise olarak inşa edilmiştir. Daha sonra Osmanlı Padişahı Sultan II. Mehmed (Fatih Sultan Mehmet) tarafından İstanbul’ un fethedilmesiyle Fatih, Ayasofya Kilisesi’ ni restore edip camiye çevirmiştir. Daha sonra I. Dünya Savaşı sırasında İstanbul işgale uğramasıyla Milli Mücadele önderimiz ve cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, işgale uğrayan İstanbul’u kurtarmış Ayasofya, Sultan Ahmet, Süleymaniye Camii gibi ibadethaneleri emirle bakıma aldırmıştır.
1923’te ilan edilen cumhuriyet sonrası Ayasofya’ da ibadet edilmesi durumuna 13 yıl izin verilmiştir. 1936 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla, Ayasofya Camii müze olarak kamu hizmetine girmiştir. Hadi gelin Ayasofya'nın Tarihi hakkında daha fazla detaya bakalım.
Doğu Roma Döneminde Ayasofya
I. Justinianus tarafından yapılan Ayasofya Kilisesi, o dönem Mısır Piramitleri’nden sonra, yeryüzündeki en büyük insan yapıtı olarak ün kazanmıştır. İbadethane olarak inşa edilen Ayasofya, o yıllardan bu yıllara herkes tarafınca beğeniyle karşılanmıştır. Ayasofya, “Aya” ve “Sofya” kelimelerinin birleşmesinden ismini alır ve inşa edildiği yıllardaki eski Yunanca’ da “Kutsal Bilgelik” anlamına gelir.
I. Justinianus, dönemin en iyi Bizanslı mimarlarından Miletli İsidoros ve Trallesi Anthemius’ u yanına çağırıp bir mabed planı olarak Ayasofya Kilisesi’nden bahseder. Miletli İsidoros ve Trallesi Anthemius, mimari olarak böyle bir inşaatın mümkün olmadığını I. Justinianus’ a söylerler. Justinianus ise planında kararlıdır ve bu iki Doğu Romalı mimara Ayasofya Kilisesi için derhal çalışmalara başlamalarını söyler ve sonunda inşaat başlar. Ayasofya’nın inşaatı tam 5 yıl sürmüş ve bünyesinde 10 bin kişi inşaat sırasında çalışmıştır.
I. Justinianus, Süleyman Mabedi’nden etkilenmiş ve Ayasofya’nın da ona benzemesini istemiştir. Tıpkı Süleyman Mabedi’nde olduğu gibi Ayasofya’ da dikdörtgen yapılıdır ve üstünde kubbe vardır. Dikdörtgen üzerine kubbe ise, inşaatın en zor kısmı olmuştur. Bu özelliğiyle birlikte ise dünyanın en büyük kubbeli yapısı olmuştur.
Ayasofya Kilisesi inşaattan sonra Hristiyan alemi için çok büyük ilgi görmüş ve tıpkı bugünde bile olduğu gibi İstanbul’a yolu düşen her gezgin, tüccar; Ayasofya’yı görmeden İstanbul’dan ayrılmamıştır. Ayasofya Kilisesi, inşa edildiği günden beri Ortodoks Patriği’nin bin yıl boyunca baş kilisesi ve merkezi olmuştur.
Ayasofya’dan önce birebir o araziye 2 tane daha kilise inşa edilmiştir. Fakat gerek çıkan yangınlar, gerekse de oluşan tahribatlar sonucu diğer iki kilise ayakta kalamamıştır. Bu bakımdan Ayasofya, Üçüncü Ayasofya olarak da adlandırılmaktadır.
Osmanlı Dönemi’ nde Ayasofya
Osmanlı Padişahı Sultan II: Mehmed’ in (Fatih Sultan Mehmet) İstanbul’ u fethetmesinden sonra yine 1453 yılında Ayasofya, Fatih’ in emriyle restorasyona alınmış ve o yıldan itibaren cami olarak kullanılmaya başlanmıştır. O yıllarda Ayasofya Camii, harap bir haldeydi. O yılların gezginleri, eserlerinde de Ayasofya’ nın kötü durumda olduğunu betimlemişlerdir. Daha sonra Fatih bakımını yapıp kullanmaya başlamıştır. Ayrıca şu anda 4 minaresi olan Ayasofya Camii’nin ilk minaresi de yine Fatih Sultan Mehmed’ in isteği üzerinde onun döneminde dikilmiştir.  Minarelerden diğeri de II. Bayezid tarafından dikilmiştir.
Ayasofya Camii görkemli bir yapıt olmasının yanı sıra, mimari de aksaklıkları bünyesinde barındırıyordu. Çatıdaki kubbe birçok kez gövdeye ağır gelmiş ve çökmelere sebep olmuştur. Bu sorunu ise II. Selim Dönemi’nde, Mimar Sinan yaptığı inceleme ve çalışmalar sonucu çözmüştür. Çatı ve gövde aralarına istinat duvarları ve destek kolonlarıyla çatının çökmesi engellenmiş bir daha da böyle bir sorun yaşanmamıştır.
Her ne kadar görkemli ve güçlü de olsa bir yapıt bakıma alınmadığı sürece tahrip olmaya mahkumdur. Ayasofya’ da öyleydi. Ayasofya Camii, Abdülmecit’ in döneminde ve onun bizzat emriyle İtalyan mimar Gaspare Fossati nezaretinde iki yıl süren bakıma alınmıştır. Bu bakım ve restorasyon çalışmaları, Ayasofya’nın gördüğü en büyük bakım onarım çalışması olmuştur.
Cumhuriyet’ in İlanından Sonra Ayasofya ve Müze Dönemi
Cumhuriyet’ in ilanından sonra Ayasofya’ da ibadet bir müddet daha devam etmiştir. Fakat daha sonra Atatürk’ ün emriyle 1930- 1935 yıllarında halka kapatılıp bakıma alınan Ayasofya’ da, tadilat işlemleri bittikten sonra 1936 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla Ayasofya, müze statüsüyle kamu hizmetine girmiştir. Tadilat sırasında, Fatih döneminde fresklerin üzerine çekilen sıvalar sökülmüş, fresklerin ve İsa motiflerinin gün yüzüne çıkması sağlanmıştır.
Daha sonraki yıllarda bazı İslamcı radikal gruplar Ayasofya’nın cami olarak kullanılması için eylemler ve çalışmalar yapmışlardır. 2020 yılında ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kişisel isteği neticesinde Ayasofya Müzesi, cami olarak kullanmaya başlanacaktır. Türkiye’ de ki birçok kişi bu kararı, Osmanlı’nın fetihçi zihniyetinin yeniden hortlaması olarak yorumlayıp bu durumu tehlikeli olarak yorumlamaktadır. Bu kararla birlikte Türkiye’ deki birçok kişi yurt dışındaki yabancı devletlerin himayesi altında olan Osmanlı’nın önemli eserleri ve Selanik’ de ki Atatürk’ ün evini tehlike ve tehdit altında görmektedir.
Bu yazıda ele alınan Ayasofya'nın Tarihi genel hatlarıyla bu şekildedir. Bizans, Osmanlı ve Cumhuriyet Türkiye’si dönemlerinde insanlık için her daim önemli bir yapıt olan Ayasofya’ ya tıpkı geçmişte olduğu gibi bugün de insanların aynı hassasiyet ve korumacı hislerle yaklaşması Ayasofya’ya yapılmış en büyük iyilik olacaktır.
Bul
Alıntı


Foruma Git:


Bu konuyu görüntüleyen kullanıcı(lar): 1 Ziyaretçi